Bilim kurgu edebiyatının ilk örneklerinden sayılan Robert Louis Stevenson’ın Dr. Jekyll and Mr. Hyde adlı eseri, "bir bedende iki farklı ruh" motifi ekseninde, alegorik bir dille kaleme alınmıştır.
18. yüzyılın sonlarında Avrupa, bir kişilik bölünmesi yaşamış; sanayi devriminin ardından, kendilerini alıkoyamadıkları emperyalist ve sömürgeci kötülüğün ruhlarında açtığı uçurumla yüzleşmek zorunda kalmıştır.
Bu uçurumun insan doğasına sunduğu iyilik ve kötülüğün iç çatışması, Britanya’da Victoria dönemi kültürüne damgasını vuran kavramlardan biri olmuştur. 1886 yılında Londra kitapçılarında kötülük sorununa önemli bir başlık getiren bir hikâye duyulmaya başlanmıştır: Dr. Jekyll and Mr. Hyde.
Dr. Jekyll, toplumsal normlara uyum sağlamak amacıyla dürtülerini ve zevk aldığı şeyleri gizleyerek, karanlık yanlarını baskıladığında kusurlarının azaldığı yanılgısına kapılır. Ancak onun “o” yapanın, yani kimliğini inşa edenin, aslında bu dürtülerin dayatıcılığı olduğunun farkında değildir.
Dürtüleri tarafından giderek ezilmeye başlayan Dr. Jekyll, içsel sancılarının sonucunda çareyi bir iksir icat etmekte bulur. Bu iksir, Jekyll’ın tüm kötücül yanlarını farklı bir kimlikte ve farklı bir insan olarak ortaya çıkarmaktadır. Henry Jekyll iken dışa vuramadığı bastırılmış duygularını, Hyde suretinde korkmadan yaşayabilmektedir.
İksir, Jekyll’ın iç içe geçmiş parçalarını zorla ayırarak, garip görünüşlü, biçimsiz, çirkin ve vahşi bir alter ego yaratır: Edward Hyde.
Henry Jekyll, bir bedende iki farklı benliğin var olduğunu düşünen ve hayatının neredeyse yarısını içindeki diğer benliği, Edward Hyde’ı baskılayarak geçiren bir insandır. Edward Hyde’a göre, bu iki uzlaşmaz yanın birbirine bağlı olması insanlığın üzerine çökmüş bir lanettir.
Peki, bu iki zıt yan birbirlerinden nasıl ayrılacaktır?
Jekyll, ruhunun kötücül ve sapkın yanlarını serbest bırakacak ikinci bir beden ve suret sağlayacak bir iksir hazırlar. Ancak bu çaba yalnızca arzularını özgürce doyurabilmek için değildir; aynı zamanda vahşice işlenen suçlardan sonra Jekyll olarak uyandığında, Hyde’ın günahlarından sorumlu hissetmemek içindir.
Fakat Jekyll’in vicdanını öldürerek bile olsa toplumdan kaçamayacağını anlaması uzun sürmez. Sokaklarda istediği gibi dolaşan Hyde, bir cinayet işler ve Hyde’ı vesayeti altına aldığı bilinen Jekyll, giderek şüphelerin hedefi hâline gelir. Üstelik Hyde, doya doya beslenmiş ve serpilmişken, Jekyll giderek zayıflar. Artık yalnızca istediğinde Hyde’a dönüşen Jekyll, bu dönüşümleri kontrol edememeye başlar.
Hyde’ın işlediği suçlar Jekyll için dayanılmaz hâle geldiğinde dostları ondan bir bir uzaklaşır ve Dr. Jekyll kendini sefalet içinde bulur. Hyde’ın hâkimiyetine son vermesi gerektiğine karar veren Jekyll, kontrolünü tamamen kaybettiğini fark eder ve bunun ancak kendisini öldürerek mümkün olabileceğini düşünür. Sonunda, Hyde da Jekyll ile birlikte yok olur. Çünkü Hyde, Jekyll’ın bilinçaltının bir yansımasından ibarettir.
Psikolojik Bir Bakış
Psikolojik açıdan değerlendirildiğinde, Hyde’ın daha önce gün yüzüne çıkmamış kötücül doğasının dışavurumunu sağlayan iksir, insanın ‘bilinmeyen’ tarafıyla mücadelesini simgeler. Romanın yayımlanmasından birkaç yıl sonra Freud, insan zihniyle ilgili teorilerini geliştirmiş ve bu mücadeleyi bilimsel açıdan açıklamıştır.
Freud, insan zihnini bilinç ve bilinçdışı olarak ikiye ayırarak, Stevenson’ın romanında işlenen düalizmi bilimsel bir temele oturtmuştur. Bilinç, farkında olduğumuz düşüncelerden oluşurken; bilinçdışı, bastırılmış anılar, korkular, toplumun kabul edemeyeceği arzular ve bencil güdülerle doludur. Hyde’ın, insanın karanlık yanının dışavurumu olduğu açıktır.
Ayrıca, Dr. Jekyll and Mr. Hyde, psikiyatride ‘manik depresif bozukluk’ olarak bilinen bipolar bozukluğun bir metaforu olarak yorumlanır. Jekyll’ın zaman zaman aşırı coşkulu, zaman zaman içe kapanık hâli, bu hastalığın temel belirtilerini anımsatır. Jekyll’ın Hyde’a dönüşümleri, bipolar bozukluğu olan bireylerin depresif ataklar sırasında bastırılmış güdülerin etkisiyle riskli davranışlarda bulunmasına benzerlik gösterir.
(Dell’Osso, B., & Ketter, T. A. (2015). Clinical Observations About The Strange Case of Dr. Jekyll and Mr. Hyde in Relation to Bipolar Disorder. Academic Psychiatry, 39(5), 607–608.)
Stevenson, bu hikâyeyi kendi kabuslarından esinlenerek yazmıştır. Romanın olay örgüsü Victoria döneminin gölgesinde şekillense de, günümüzün toplumsal ve psikolojik kaygılarıyla örtüşmektedir.
İnsan doğası, zamana, mekâna ve değerlere bağlı olarak şekillenirken; zaman içinde insan ve çağın niteliğini de belirler. Çağ değişse de, insan doğasının değiştiğini söylemek zordur. Değişen yalnızca dış koşullardır.
- yüzyılın sonunda yaşayan Jekyll ve Hyde, 21. yüzyılda da varlığını sürdürmektedir.
Aslında Dr. Jekyll hepimiziz. Onu bizden farklı kılan şey, içindeki diğer benliği bastırmayıp, olduğu gibi kabul etmesidir.
İçimizdeki birçok ‘ilkel, aykırı, ayıp ve ahlak dışı’ dürtüyü, toplumsal normlara uymak için bastırıyoruz. Bugün de, değişmeyen insan doğası karşısında, toplumun yarattığı bireyler olarak yaşamaya devam ediyoruz.
Hyde kadar kötücül olmasa da, zararlı olduğuna inandırıldığımız düşüncelerimizi ve dürtülerimizi yaşamaya ve açıklamaya korkuyoruz.
Belki de asıl mesele, içimizdeki Hyde’ı tanımaya cesaretimizin olup olmadığıdır.