CHP’nin 23 Mart’ta düzenlenecek ön seçiminde Cumhurbaşkanı adayı olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu’nun seçilmesi bekleniyor. Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı olarak öne çıkan eşine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Sözcü'den İpek Özbey'in sorularına cevap veren Dilek İmamoğlu, eşi için yapılan, "Seçilirse ikinci Erdoğan olur' yorumlarını değerlendirdi. “Demokrat ve birleştirici bir lider... İki önemli özelliği daha var, bunlardan ilki tutarlılığı, ikincisi de samimiyeti.” İfadelerini kullanan Dilek İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Siyasete başladığından beri toplumun her kesimiyle konuşabilmek, yani kutuplaşmayı aşmak, temel siyasi hattı oldu. Ve bundan hiç vazgeçmedi. Rakiplerinin aksine seçim kampanyalarında birleştirici söylemler kullanıp seçildikten sonra tam tersini yapmadı yani. Bu onun gündelik hayatında, yaşam biçiminde, yetişme şeklinde olan bir durum olduğu kadar içinden gelerek de yaptığı, her görüşe, yaşam tarzına saygılı olmasından da kaynaklanan bir özellik...

‘KARADENİZLİ OLUŞLARI DIŞINDA BAŞKA ORTAK YÖNLERİ YOK’

CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik savcılığa ifade verdi! CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik savcılığa ifade verdi!

Eleştirileri evet ben de duydum. Ancak, Karadenizli oluşları dışında ortak başka yönleri olduğunu düşünmüyorum. Ekrem hem siyasi gelenek hem siyaset yapma biçimi hem de liderlik tarzı olarak çok farklı bir yerde duruyor. Kutuplaşma siyasetiyle hareket etmemesi, ortak akıl, istişare ve müzakereyi öncelemesi, ekip çalışmasına yatkınlığı bunlar onu ayıran diğer özellikler.

Ancak, yukarıda da belirttiğim gibi, kim olursa olsun bütün güçleri elinde bulundurduğunda farklı eğilimler içine girme ihtimali olabilir. O yüzden de Ekrem, güçlerin tek kişide toplandığı, hesap verebilirlik mekanizmalarının işletilmediği merkeziyetçi sistemler yerine; şeffaf, katılımcı, denetlenebilir ve hesap verebilir kamu yönetiminin olduğu güçlü ve demokratik bir sistemden yana olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Kurumları güçlendirmenin, devlet idaresinde keyfileşmeyi sona erdirmenin öneminden bahsediyor. Gücünü şahıslardan değil, adaletten, kurumlardan ve kurallardan alan bir devlet anlayışını savunuyor. Devletin; her bir vatandaşa, her bir partiye ve görüşe eşit mesafede olmasını, kamu hizmetlerini ayrımcılık yapmadan gerçekleştirmesi gerektiğini anlatıyor.”

Kaynak: Sözcü